----------------------- ORMAN VE BAHÇE ali cengizkan Ömrümün ortasında karanlık bir ormanda uyanırken, kaçan fırsatlar, pişmanlıklar, uçulmayan göklerin zevki,kanatlarımın izi kalan hava parçacıkları, hepsi hepsi, sırtımdaki çakıl taşları gibi yerlerini bulan ve daha yerleşmeye çalışan, boşlukları ve fazlalıkları doldurmak için koşuşan izler gibi, şu çaydanlığın altındaki is gibi bir dayanıklılığın resmi olan herşey, topukladığım közler, ayağıma bulaşan küller, işte hepsi hepsi, bugüne ve düne ve yarına ait olan herşey, yolcu yolunda gerek diyor. Ömrümün ortasında karanlık bir ormanda uyanırken, sorular, niye daha önce görüşmedik seninle gibi, kavuşmadan başlayan ayrılıklar ve kurak bir ormanda bir fidanın ilk yapracığı gibi niye umarsız başlar bazen dostluk, niye son anda bastırır pişmanlık ateşi, küçük çıkarlar için verdiğimiz büyük ödünlerden dolayı duyduğumuz pişmanlık ateşi, niye yakar ormanı çaresiz, niye iki elmas gibi avcumda ışıldayan gözlerin, dokunmaya çekindiğim gözlerin, orman yangınına dayanıklı gözlerin o kadar uzak, ama niye ışıldayan gözlerin bir soruya dönüşmekte şimdi? Oysa bahçe bir düzyazı gibi, düzenlenmesi hiçbir zaman bitmeyen bir düzyazı, sözcükleri ölen, toprağını kendi gübreleyen, virgüllerini sakarlıkla koyan, kendini öğle güneşinde sulayan ve meyvelerini hep kışın veren, yenmeyen meyvelerini kışın veren bir düzyazı gibi bahçe, kadınların hep aşık olduğu, kadınların hep aşık olduğu ama erkeklerin pişmanlık duyduğu ve yalnız kaldığı bir düzyazı gibi bahçe kendini kazarak ve yazarak avutur. Bu uyanma saati sırtımda sertliği çakılların, çalsın davulunu akıl, üflesin flütünü ve vursun zillerini sağduyu, kırsın kalemini düşüncesizlik ve oturtup kardeşi üzgüyü yanına, yaksın ateşini aşkın: Öpün onuru alnından, taç yaprağından ve yazgı, sürüye sürüye sakalını,defolup gitsin yldan temizleyerek kösnüsünü asfaltın Ömrümün ortasında karanlık bir ormanda uyanırken, tanrım ne çok ışık var yürünecek, fidan var dikilecek, ölüm var görülecek. ---------------------------------------